Geeeeenç Haftaa, Genç Hafta!!

Şu ilk cümleyi kaç defa yazıp sildiğimi, yeniden yazıp sildiğimi yeniden yazıp sildiğimi ve yeniden yazdığımı bilemezsin. Çok. Aklımdakileri, anıları, öğrenmeleri, hatırlayıp güldüklerimi, iyi ki'lerimi keşkelerimi karşımda olsan da anlatsam sana. Çünkü zor olacak yazması biliyorum.

Otobüsteyim şuan. Son yazımı Alanya'dan dönerken karalamışım. Şimdi de Alanya'ya gidiyorum. Anneme gidiyorum, babama, kardeşime,. Evime...

Bu iki yolculuk arasında yaşananların hikayesi. Yaşayanların, yaşatanların.

300 Spartalı. 
Şaka lan şaka, dur gaza geldin hemen.

Bu aslında bir gençlik hikayesi. Birbirlerini hayatlarında hiç görmemiş 40 gencin (belki 6-7 tanesi görüşüyor olabilir) 6 günde nasıl bu kadar yakın arkadaş olabildiğinin, kardeş olabildiğinin, dost olabildiğinin ve hatta sevgili olabildiğinin hikayesi.  

2012 Şubat'ta başlıyor hikayemiz. 

Başvuru formunu mutfakta kahve içerken doldurmuştum. Semih vardı yanımda, Erkut'la çalıp söylüyorlardı. Ikisi güzel çalıp söylerler. Alışıdığı gibi bir word belgesi değildi jotformdu kendileri. Formu doldurup gönderip bir mail, bir telefon bekliyordum artık. Kaç gün sonraydı net hatırlamıyorum ama bir pazartesi günü biz Karahisar Lezzet Lokantası'nda iken çaldı Semih'in telefonu. Aslı "O Ali godoşuna söyle telefonuna baksın." diyordu. Semih'te General Mobile vardı o zaman, tekrar etmesine gerek kalmadı. Duymuştum zaten Aslı'yı. 

2 cevapsız çağrı. Lan acaba falan derken tekrar çaldı zaten telefon. Açarken heyecanlanmıştım. Bir ses "Merhaba ben Barış, seni Genç Hafta'ya bekliyoruz hafta sonu, bir problem var mı?" diyordu. Deliye bak ne problemi lan. 
Perşembe Ankara'da olmalıydım. 125 numaralı peronda kırmızı montlu bir hatunu bulmalıydım, Emine'yi. 
Perşembe sabah kırmızı montlu hatunu ararken Demir beni bulmuştu. Önce ateş istedi verdim,  sonra "Genç Hafta?" dedi. Gözlerim parladı, garip bir şekilde heyecanlanmıştım. Tanıştık hemen, Emine'yi beraber arayıp bulduk. Bütün tatlılığıyla oturuyordu bankta. Yanında Uğur vardı. 5 dakika geçmeden kalabalıklaşmıştık zaten. Barış geldi o arada ufak bir bilgilendirme yapıp yola koyulmamızı söyledi. Sırtlarda çantalar Ankaray'a binip Kızılay'da indik. Iner inmez bir sigara yaktım. Tadı hala damağımda. Sigara bitmeden Tunus'a varmıştık. Servis bekliyoruz.
Bilkent'in yurtlarında konaklayacaktık, oda arkadaşım Ertürk. 

Akşam 'hoşgeldin' ile başlayıp 4. gün öğleden sonra 'hoşçakal' ile bitirdik.

Tüm atölyeyi anlatmayacağım, anlatamam.        

13 ay geçti aradan. Dün gibi hatırlıyorum. 

Şimdiii...
Bilkent'e gidip gelmiştim başka başka şeyler için ama yine başlıyorduk işte. 

GENÇ HAFTA. 

4 gün önce gitmeler, ekip olmalar, çalışmalar, çabalamalar, okumalar, yazmalar inanılmaz keyifliydi. 
Ama geldikleri gün...   
Halime ile önceden gitmiştik Bilkent'e, Burcu Hanım ile görüşüp eksiklerimizi tamamlamıştık. Yurtların önündeki o kantinde çay içerken heyecanımı saklayamadım galiba Halime'den. O zaman anlamadıysa otobüsü görüp fırlamamdan anlamıştır. 
Hoşgeldiniiiiiiiizzz diye otobüse koşulur mu lan?!  Koşulur, heyecandan.

6 gün, heyecan, mutluluk, yorgunluk, öğrenme, paylaşma, tanışma.               

Zannediyorum hayatımdaki en berbat yazı oldu bu. Heyecandan. 

Anlatamıyorum ki sizi. 
Bahadır'ın gözünde gördüklerimi, 
Halime'nin sesindekileri, 
Zafer'in duruşunda anlattıklarını, 
Elif'in kahkahalarında paylaştıklarını, 
Özlem'in aklındaki defterini, 
Oğulcan'ın heyecanındakilerini, 
Aslı'nın az ve öz konuşmalarının içindekileri, 
Zeynep'in düşündüklerini,
Onur'un motivasyonunu,
Alper'in varlığını,
Ceyda'nın yazdıklarını,
Barış'ın orada oluşunu...

Anlatamam ki...

Sonra o yabancı gelen, dost giden 30 kişi var. 

Sizi nasıl anlatmaya çalışacağımı bile bilemiyorum.

Yanaklarınızdaki o koca kırmızı öpücükten mi başlasam, 'yok mu bana çakan' diye ortalarda gezmelerinizden mi?  
Her gece bir partiye kaçma planlarınızı mı anlatsam, Isviçreli Bilim Adamı'nı mı? 
Ringi kaçırıp 20 dakika yürümelerinizden mi bahsetsem, çeyrek finale çıkışı izlemenizden mi?
Oturumlarda 'arada konuşuruz' deyip gerçekten aralarda konuşmalarınız mı gelse aklıma, 'lan bi gece de bizimle takılın' diye başlayan fırçalarınız mı? 
Bir hediyeye bir hafta uğraşmalarınızdan mı söz etsem, zarfımdan çıkan küp şekerlerden mi?
Sıkılmalarınızdan mı konuşayım, uyumamak için göz kapaklarınızla verdiğiniz savaştan mı?
Sürekli not almaktan bitirdiğiniz defterleri mi anlatayım, bulduğunuz her A4'ü defter yapmanızı mı? 
20 dakikalık yolda 20bin fotoğraf çekmenizi mi hatırlatayım, o fotoğraflara bakıp o anı özlediğinizi mi? 
Heyecanlanan eğitmeni alkışlayarak rahatlatmanızı mı yazsam, o rüzgarda yaptığınız koşu yarışlarını mı?
Paylaştıklarınızdan mı cümleler kursam kazandırdıklarınızdan mı? 

Uzar bu, hatta kalemi siz alsanız elinize çok uzar.

Öğrettikleriniz, kazandırdıklarınız, paylaştıklarınız, fikirleriniz, samimiyetiniz, dostluğunuz, gülüşleriniz, kahkahalarınız, değerleriniz için

Teşekkür ederim.

iyi ki vardınız, iyi ki varsınız...
              

Yorumlar

Popüler Yayınlar